6 Ekim 2013 Pazar

Tehran, insanı yutan şehir !

Eh daha farklı da beklenemezdi herhalde, çok fazla insan var şehirde, trafik kesinlikle İstanbul'dan beter ! 

Rehber kitapta da yazıyor zaten, buranın olayı müzeler ve Tahran -büyük şehir- de hayatın akışını görmek. 

Birçok müze var ancak kitapta en ilgimi çeken halı müzesiydi, sonuçta İran Halısı dünyaca meşhur, maalesef müze hayal kırıklığı yarattı, duvarlarda basitçe sergilenen halılar ve sadece farsi yazılar vardı. 

Genel olarak yabancı turiste göre pek bir girişim yok, umarım daha da iyileşir, yabancıların İran ile ilgili kafalarındaki imaj değişir ve bu kültür daha çok insana ulaşır. 

Otelde aynen bizim gibi Asya turuna çıkmış Fransız bir çift var. 5 ay olmuş yola çıkalı, 1 yıllık bir seyahat planlıyorlar, işlerinden istifa edip, 21 yaşındaki Transporter ları ile düşmüşler yollara. Aynı paralelde rotamız, ancak Pakistan vizesi alamadıkları için aracı gemiye bindirip Hindistan'a uçakla geçeceklerdi, ancak sonradan belli oldu ki Hindistan için ancak 45 günlük vize alabiliyorlar, aracı ne zaman teslim alabilecekleri belli olmadığından bu süre onlar için yeterli değil. 
Bir mucize olmaz ise maalesef araçlarını bırakıp sırt çantası ile devam edecekler yollarına, umarım bir yerlerde tekrar karşılaşacağız. 

Ophelie ve Severin ile geleneksel bir İran restoranında...

not: burada "dizi" yemeğini tatma şansımız oldu, kesinlikle çok leziz, içinde kuzu eti, patates ve nohut var. Önce başka bir kapta suyunu içiyorsunuz, et suyuna çorba gibi, sonrasında havanda tüm karışımı ezerek bulamaç haline getiriyorsunuz, görüntü kötü ama tat şahane :) yemek, yemek, yemek, biz Türk kültüründe yemek önemli şey, yemekte yemek konuşan tek milletiz herhalde :)

Tahran'daki son günümüzü de, cuma yani tatil günü, Tahranlılar gibi geçirelim dedik. Darakeh bölgesi şehrin kuzeyi, Elbruz Dağlarının eteği, aslında kendi halinde bir köy iken şehir büyümüş, yaslanmış buraya. Daha çok gençlere hitap ediyor sanırım ama çocuğunu alıp piknik yapmaya gelen de çok. Bizdeki şelale kenarlarındaki restoranlar gibi oluşumlar var, fark burada onlarca restoran oluşu ve dağın yamacına kurulup tırmanılarak ulaşılıyor oluşu. Restoranların arasında oldukça dik patikalı bir yolu çıktık, eee dedik, daha ne kadar tırmanacağız, çokmuş meğer, ama neyse ki teleferiğin ulaştığı yere çıkabildik. Çıkışımız değil ama inişimiz muhteşem oldu :) Tahran manzaralı 5 dakikalık teleferik keyfi...


Deneyimlerden yararlanabilmek adına iletişim bilgilerini verdik karşılıklı Fransızlarla, birçok milletten insanla ortak bir amaçta buluşabilmek çok güzel. Avrupa'da gezerken böyle bir kaynaşma yok kesinlikle, burada herkes, farklı olmanın gereğiyle birbiriyle çok daha paylaşımcı, güzel ilişkiler kuruluyor. Şimdiden Polonya ve Fransa'da kapısını çalacağımız dostlar var. Niceleri daha olur umarım...




1 yorum: