19 Ekim 2014 Pazar

14-18 Ekim Tır Cumhuriyeti ! Ve tutsaklık !

14 Ekim sabahından şu vakte kadar neler oldu neler ! "5 dakkada değişir bütün işler..." 

Bugün ayın 19'u, şu an İran Mashad'deyiz, kendi tutsaklığımız bitti ancak Tosbağa'nın tutsaklığı halen devam ediyor maalesef...

14 Ekim sabahı daha önceki plan programımız doğrultusunda erkenden yola çıktık, Bukhara'dan Türkmenistan sınırına... Bir hafta önce, 8 Ekim'de, başvurmuştuk transit vize için. Bize dediklerine göre 5 gün içerisinde hazır olacaktı, bu hesaba göre en uzun transit vize süresini, en yakın tarih olacak şekilde talep ettik,13-17 Ekim. Dedik ihtiyatlı olalım, zaten geçiş 2 gün sürecek, vize hazır olmaz falan 14'ü sabahı gidelim. Buraya kadar herşey mantık dahilinde...

Vardık Özbek sınırına, öncelikle çok arandığımızı söylemem lazım, Türkmenistan işi sıkı tuttuğundan, bunlar da sorun bizim taraftan geçmiş olmasın diyerek, didik didik aradılar arabayı. Tüm ilaçlara, etken maddelerini inceleyerek baktılar. Bir de kitap var mı diye sordular, bizde sadece roman ve rehber kitap vardı, bu sorunun nedenini sonradan öğrendik. Müslümanlıkla ilgili herhangi birşey bulurlarsa problem oluyormuş, dini yaymaya mı geldiniz gibilerinden ! Kur'an buldular diye tır şoförlerinden birini 1 ay salmamışlar!

Neyse... 11'de vardığımız sınırdan 13 gibi çıkış yaptık, vardık Türkmen tarafına. Elimizdeki başvuru numaralarını kontrol ettiler, "henüz buraya vize bilginiz ulaşmamış, Özbek tarafında, tarafsız bölgede bir restoran var, oradan faks ya da maille konsolosluk davet mektubunuzu göndersin" dediler. Peki, tamam olabilir, süreç tahminimizden hızlı denmişti zaten, biraz bekleşme olabilir dedik. 

Önce Konsolosluğu aramak dert oldu. Lonely Planet'te yazan numara kullanım dışı çıktı. Bu sefer internetten konsolosluk numarası arama telaşına düştük. Bu arada bahsettiğim restoran inanılmaz iptidai bir yer. Eski bir masa üstü bilgisayar, önünde biraz bilgisayardan anlayan biri, telefonla bağlanılan (ama telefon çeksin diye böyle tepelere falan asılmış) internet ve bir printer. Burada tırlarda karşılaşılan problemler çözülüyor, eksik belge mail atılıyor karşı taraftan ve çıktı alınıyor, kullanım bu kadar. Bu arada etrafta bir sürü Türk tır şoförü var, "hello" ile başlayan muhabbet, Türk olduğumuz anlamalarıyla hemen akabinde "sizin burada ne işiniz var" la devam eden birbirini yineleyen konuşmalar olarak devam etti. Nasıl numarayı buluruz derken bir tır şoförü abi, Türkmen kartlı interneti olan telefonu ile Özbek kartlı telefonunu tak diye elimize verdi, işinizi halledin dedi. Ancak internet üzerinden aldığımız hiçbir telefon işe yaramadı, ya hiç açılmadı ya da kullanım dışı çıktı. Türkiye'den Metin'i bile dahil ettik duruma, sağolsun her zaman ki gibi koştu yardımımıza ancak saat 4 olduğunda halen Taşkent'teki Türkmen Konsolosluğa ulaşamamıştık. 

Tekrar Türkmenistan tarafına gidip yeni bir haber olup olmadığını soralım dedik, Umut sınır polisinden rica ederek içeriye gidip sordu. Sonuç "vizeniz reddedilmiştir". Neden ? Niye şimdi haber alıyoruz ? Taşkent'teki konsoloslukta hiçbir problem yok, başvurunuzu aldık, 5 günde hazır olur, sınırdan başvuru numaralarınız göstererek vizenizi alacaksınız dediler. Israrla bu durumu takip edebileceğimiz bir sistem olup olmadığı sorduk ve olumsuz cevap aldık, "sınıra gidin, numaranızı gösterin, vizenizi alın" !!!

Özbekistan tarafına geri döndük, tek girişli vizeniz var ve çıkış yaptınız geri girmeniz mümkün değil dediler. Turist vizesi için çok özel bir koşul belirtilmezse birden fazla giriş almak imkansız zaten. Sonuç "Sizi alamayız !" , kaldık mı tarafsız bölgede. Yakın bir zamanda da 'no man's land' filmini izlemiştik. Başta bunun bir şaka olduğunu, almamalarının imkansız olduğunu düşünmüştük, ancak dakikalar saatler geçtikçe işin rengi oldukça değişti, içimize bir ateş düştü! Şimdi ne yapacağız ? Özbekistan istemezse almayabilir, ya da alacaksa da bunun zamanı tamamen onlara kalmış durumda !

Bu arada durumumuzu öğrenene her tır şoförleri yanımıza gelip akıl vermeye başladı. Sağolsunlar hep "bir ihtiyacınız, yapabileceğimiz birşey var mı ?" deyip sordular ama bir yandan da her birine ayrı ayrı anlat, her kafadan farklı birşey ve bir daha bir daha tekrar tekrar. 

Durumumuz ve yapabileceğimiz çelik kafes kapı arkasında kapıda görevli askerin gözüne bakmaktan ibaret ! Ve şöforlerden yine birbirini yineleyen akıl vermeler, tekrar tekrar.. "Ha bunlar turistmiş, taksiylen gelmişler", "Türkmen vizeniz yok mu?", "Davet mektubunu göstereceksin", "Özbekistan'a geri döneceksin", "Haaa, sizin tek giriş, bizim multiple", "Valla almazlar bunlar şimdi, bizim arkadaşlardan biri 15 gün yattı burada", "Ne işiniz var burada", "Keşke şöyle gitseydiniz, böyle gitseydiniz"... Falan falan... Elbet hepsi yardımcı olmaya çalışır ama zamanlama yanlış, bizim sinirler iyice altüst oldu. 

Yol alternatiflerine bakılıyor...

Saat 19 gibi artık ümidi kestik, belli ki akşam buradayız. Mardin'li Süleyman abinin sofrasına konuk olduk sağolsun, çok güzel ağırladı bizi. Bu arada ne yapabiliriz diye de araştırma içindeyiz halen. Bishkek'de tanıştığımız Fransız çiftle mailleşmiştik ve bir şekilde konsolosluktan birinin telefon numarasını aldıklarını biliyorduk. Saat 3'te attığımız maile bir cevap gelmiştir umuduyla restorandaki internetin başına geçtik. Mail sayfasının açılması 20 dk, gelen mailleri görmemiz de artı 15 dk sürdü. Bilgisayarın yerini değiştirdik, telefonu oynatıyoruz, bağlantı kopuyor, yenile, yenile... Sonunda Cori'den mail geldiğini gördük, ancak maili bir 15 dk daha uğraşmamıza rağmen açamadık. Sonunda abime mailimi ve şifremi mesaj atmamla telefon numarasına ulaşabildik ancak saat 10'u geçmişti ve biz de aramayı sabaha bıraktık. Restoranın yanındaki bahçeye attık çadırımızı. 

Ertesi sabah 8'den itibaren telefon trafiğine başladık. Taşkent Konsolosluğu'ndan gelen cevap, vizenin reddedildiği idi. Nedenini bilemediklerini ve çok şaşırdıklarını ilettiler. Aşkaabat'tan gelen red cevabına da yapabilecek birşeyleri olmadığını söylediler. Yönümüzü tekrar Özbekistan'a çevirdik, Türkmenistan konusunda umutsuzduk artık. Yolumuz oldukça uzadı, Özbekistan (ki batısında benzin bulmanın çok zor olduğunu duyduk), bozuk yolları ve çölleri ile Kazakistan, Rusya (yolun en iyi kısmı) ve Gürcistan...

Sabah 9 gibi Tük Konsolosluğu ile irtibata geçtik, sağolsunlar yardımcı oldular, istedikleri pasaport fotokopisi mail atabilmek 1,5 saat sürdü. 11.30 gibi olan konuşmamızda gereken yazışmaları yaptıklarını ve beklemekten başka çare olmadığını ilettiler. Karamsarlık daha da bir sardı. 

Konsolosluğun ve tırcı abilerin de söylediğine göre bu ülkede işler oldukça zor yürüyor ve insanın anasını ağlatıyor. Üzücüdür ki tüm tır şoförleri Türk Konsolosluğu'nun hiçbir ülkede kendilerine sahip çıkmadığından yakındılar. Oldukça üzücü, biz karşımızda çözüm üretmeye çalışan birini bulduk, ya biz şanslıydık ya da maalesef çifte standart var ! Konsolosluğu da anlamaya çalışıyoruz, hergün yüzlerce kamyon geçiyor sınırdan, eksik belgesi olan, işini tam yapmayan, ya da yasal olmayan işlere bulaşan, yetişemiyor olabilirler ama şoförlerin de anlattıkları insanın içini burkuyor !

Saat 12'den itibaren devamlı kapıda gözükmeye başladık, çünkü hiçbir şey yapılmıyor gibi görünüyordu. Umut'la kafamızda 4-5 gün burada kalma ihtimali psikolojisine alıştırdık kendimizi. Yiyecek, içecek var, uyuyacak çadırımız var, en fazla biraz kokuşuruz artık dedik ! Dakikalar geçmiyordu bu saatlerde...

Tam bu umutsuzluğun ortasında bir anda Özbekistan kapısı açıldı ve arabamızla içeri girmemiz söylendi, arabayı da alın deyince, anladık ki bu iş tamam, çok derin bir oooooh çektik. Öğle arasının girmesi tekrar tüm evrakların düzenlenmesi derken 3-4 saate ancak çıkabildik ama kuşlar gibi özgür ve çok mutluyduk artık !

Hemen Bukhara'ya doğru geri sürdük, hava kararmadan vardık, tam kalacak biryer bakınıyorduk ki bizim Fransız çift işe karşılaştık. Onların otele yerleşip, attık kendimizi bara. Onların tanıştıkları başka gezginler de aramıza katılınca yaklaşık 10 kişi süper muhabbet oldu, biz de gerilimimizi atıp yarın ola hayırola dedik. 

Otele varınca mailleri kontrol ettik ve Türk Konsolosluğundan Türkmenistan vizesi ile ilgili bir gelişme olabileceği bilgisini aldık. Sabah 9.30 gibi aramamızı yazmışlardı. Kafamızda bu Türkmenistan işi artık olmaz, olsada kim bilir kaç günde hallolur bize Kazakistan üzeri Rusya, Gürcistan yolları gözüktü diye düşündük ve bu motivasyonla derin bir uyku çektik. 

Sabah aramamız istenen kişi, Fransız çiftin de bize numarasını verdikleri Taşkent Türkmenistan Konsolosluğunda işlemimizi yapan İhlas Bey'di. Telefonu açar açmaz vizemizin hazır olduğunu ve derhal sınıra gitmemiz gerektiğini söyledi. Umut'la birbirimize baktı şöyle bir, sevindik ama hazırlıksız yakalandık bu fikre. Bir an önce lafını anlamadık, hızlıca hazırlandık, alelacele oteli terk ederken tekrar kontrol ettim maillerimi. Meğer bizim ilk başvuruda belirttiğimiz tarihler geçerliymiş, yani transit vize 17'sine kadar geçerli ! Bizim durum ise ayın 16'sı, saat olmuş 10.30 ve biz Özbekistan Bukhara'dayız. 

Özbekistan sınırı tarafındaki herkes bizi artık tanıyordu zaten, gelişimiz de pek sürpriz olmadı onlar için meğer gece 22'de bizim izin çıkmış ve Türkmenistan tarafından gelip bizi sormuşlar. Acayip işler ! Biz bunu bilsek akşam rahat davranmaz, en azından sabah erkenden yollara düşerdik ! Özbekistan tarafı kolaylık sağladı, aranmalar falan tekrarlanmaktan çıkışımızı yaptık ancak Türkmenistan tarafında öğle arasına denk geldik, oldu mu saat 14 ! 

İçeri girdik ama halen bir tereddüt var, neyse ki baktılar başvuru numaralarına ve tamam dediler. Ancak yine işlemler, aranmalar derken saat oldu 16. Ve bize dediler ki "Yarın Türkmenistan'dan çıkmanız lazım, yoksa büyük sorun", yahu beni bir yolla da gidebileyim !

Korktuğumuz gibi olmadı, yollar o kadar kötü değilmiş, normalde günbatımından sonra yollarda olmazdık ama bu sefer hiçbir şansımız yoktu ! Saat 22.30'da Merv'den 70 km ötede tamam dedik. Yani şanslıydık bir yandan, bir aksilik yaşamadık, bahsedildiği gibi polisler tarafından durdurulmadık. Çünkü 16'sı akşamına kadar Merv'i de geçmemiz buyruk edildi, sonrasında Başbakan mı ne geçecekmiş, yollar kapanacakmış. Of ki of, 100 metrede bir polis, yollara bayrak döşeyen garipler falan filan, Türkmenistan izlenimimiz budur !

Sabah 11.30'da sınırdaydık, sorunsuz İran tarafına geçtik...

Bitti mi dertler, hayır, bitmedi...

Saatleri 1,5 saat geriye aldık, İran'a saat 10'da girişimizi yaptık. Ufak bir sorgudan geçtik, nereden geldik ?, nereye gidiyoruz ?, daha önce 1 ay İran'da nereleri gezmişiz ?, hangi rota, nerede kaç gün kalmışız ?. Olabilir, sorun değil, son derece dostane bir yaklaşımla soruşturdular. Sanırım nedeni son birkaç gündür tırmanan İran ve Türkiye arasındaki tır geçişlerinde yaşanan sorun. 

Türk tırları İran'a, İran tırları da Türkiye'ye geçiş yapıp ticaret yapıyor. Yıllardır İran, Türk tırlarından ayak bastı parası alırken Türkiye almıyormuş, ve ticari olarak büyük haksızlık olduğundan Türkiye, "Biz senden bu parayı almıyoruz, sen de alma demiş" ancak İran bu konuda geri adım atmayınca o zaman Türkiye "Ben de senden alırım" demiş. Duruma tepki gösteren İran kendi istediği parayı 2 katına çıkartınca Türkiye'de karşılık verip o da 2 katına çıkartmış. Tamamen bir restleşme hali yani. Artık olay ticaret yapanların, gümrükçülerin de değil, dış işlerinin milli sorunu haline gelmiş. Bu durumun ne olacağını bekleyen tırlar da her iki tarafta uzun kuyruklar halinde beklemedeymiş ! Bize aktarılan kısaca bu, 2 ülke arasındaki tansiyon oldukça yüksek yani. 

Velhasıl biz bir soruşturmadan geçtik ama sorunsuz geçtik ve pasaportlarımıza damgamızı aldık. Ve herşey bundan sonra cereyan etti...

Arabanın işlemlerine geldi sıra, arandı, sorun yok. Triptik belgesi devreye girdiği anda da olay patlak verdi. Süresi bitmiş olan triptikle işlem yapılmıyor ! Gayet mantıklı !

Ağustos sonunda Türkiye'ye geldiğimizde triptiğimizin süresini uzatmak için tüm dökümanlarımızla Seyrantepe'deki ofise gittik. Durumumuzu aktardık. Halen aracın yurtdışında olduğunu, Kazakistan'da idi, bizim de yaklaşık bir ay içerisinde İran üzerinden ülkeye giriş yapacağımızı söyledik. Gürkan Bey (kayıtlara geçsin, işiniz olursa sözüne güvenmeyin) araç yurtdışında olduğu için uzatma yapamayacağını söyledi. Gürbulak sınır kapısında 1 günlük uzatma yaparak aracı Türkiye'ye sokacağımızı iletti. 

Aynen, hatta 2-3 kere tekrarladığım, sözlerimi yazıyorum. "Peki siz bize Türkiye kısmındaki durumu söylüyorsunuz, Gürbulak'ta işlemimizi yapacak kişiyle görüştürüyorsunuz (oradaki Süleyman Bey'le görüştürdü bizi birde, çünkü söylediklerinden tatmin olmadık), Ben Türkmenistan'dan İran'a geçiş yapacağım, oradaki adamın bu durumla ne alakası var, siz benim belgemi uzatmıyorsunuz, ben elimdeki belge ile İran'a giriş yapabilecek miyim ?". Gireceksiniz dedi, sorun yok dedi ve biz elimiz boş bir şekilde çıktık oradan ! Ah şu an o adamla yüzyüze görüşebilmek için neler vermezdim !

Gümrük 3 seçenek sundu bize;
- 50000 dolar teminat gösterecek bir şirket aracılığıyla Tosbağa'yı ülkeye geçici ithal ve ihrac etmek.
- Aracı gümrük alanında tıra yükleyip, Tükmenistan'dan İran'a taşınan mal muamelesi yapmak.
- Türk Konsolosluğunun vereceği teminat mektubu ile İran'ın kendini garantiye alması.

Arabayı garaja çektik, hemen Türkiye Turing'i arayıp durumu anlatmak istedik ancak İran'da telekominikasyon felaket, yurtdışını aramak çok zor, mesajla durumu Metin'e aktardık (her zaman imdadımıza yetişir), oradan ilgili birilerine ulaşabilsin diye. Görüştüğü Murat Bey aracın Türkiye'ye vaktinden önce girmesi gerektiğini aktarmış. Biz bu bilgiyi neden şimdi alıyoruz ! İran askeri eşliğinde çıkabilirmişiz ! 

Hayır bu bilgiyi önceden alsak, başka bir rota üzerinden dönüşü düşünürdük. Triptik belgesi olmadan Kazakistan, Rusya ve Gürcistan üzerinden dönebilirdik. Özbekistan, Türkmenistan arası tarafsız bölgede yaşadıklarımızı düşündükçe, bu rota gündeme gelmişken tekrar bu İran rotaya girişimiz... Of delirmemek içten değil !

Haberleşme problem olduğu için İran hattı almanın iyi olacağına karar verdik. Bu karmaşa esnasında tanıştığımız ve bizi hiç yalnız bırakmayan tır şoförlerinden Atalay abinin yardımıyla merkeze gidip hat aldık, bu arada saatler geçti tabi... 


Atalay Abinin sofrasındayız :)

Çalışır bir hatta ulaşınca hemen konsolosluğa ulaşmaya çalıştık, bu arada yine internet üzerinden bulunan birçok numara maalesef çalışmıyor. Günlerden cuma ve İran'ın tatil günü, tabi konsoloslukta tatil, artı cumartesi de tatil. Tahran Konsolosluğu'nun numarasını çevirince acil durumlar için verilen bir numara var, buradan oldukça dolaylı bir şekilde Mashad Konsolosu'na ulaştık. Durumumuzu anlatınca, oldukça ilgi gösterdi, gerekli yazıyı yazıp sabah Gümrük Müdürüne ileteceğini söyledi. Akşam bu güzel gelişme ışığında rahat bir uyku çektik.

Sabah 8'de gümrükte idik, müdüre konsolosluğumuzdan mektup geleceğini aktardık ancak ne olduysa bir anda akıllarına geliverdi, bu durum özel araçlarda geçerli olmazmış. Diğer seçenek olan teminat gösterecek şirket araştırmasına başladık, muamelecilerle görüştük ve sonunda bu seçenek de geçersiz kaldı. Bizim özel araç bir şekilde bu şirketlerin anlaşmasında yer alamıyor, olabilecek firmayla anlaşma bitmiş falan filan ya da her neyse, sonuç olmuyor !!!

Tek seçenek olan Turing'e kaldık, yeni belgenin bir şekilde düzenlenip elimizde olması gerekiyor !

Yapacak birşey olmadığını anlayıp cumartesi akşamı, maalesef Tosbağa'yı oracıkta bırakarak, Mashad'e geldik. 

Hüseyin babamı tüm bu gelişmelerden haberdar ettik, onları huzursuz etmemek adına kendimizce oldukça çabaladık aslında ama olmadı. Sağolsun bizim adımıza Turingle kendisi muhattap olacak.

Pazartesi sabahı, Turing'den gelecek güzel haberi bekliyoruz...








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder